27 Mayıs 2011 Cuma

guerlain or imperiale pudra

Guerlain'i oldum olası severim. Pudralarına da kremlerine de rujlarına da parfümlerine de bayılırım. Bugün duyduğum bir pudra ile gözlerim yuvalarından fırladı. Lüks mü lüks güzel mi güzel farklı mı farklı... Neler dememişler ki hakkında
Menekşe kokusu, altın tozu, muhteşem ışıltı pırıl pırıl görüntü sınırlı üretim... Platonik aşık oldum ben

ilk defa 1853 senesinde üretilen efsanevi Eau de Cologne Imperial şişesinden esinlenerek yeniden 2010 yılbaşı koleksiyonunda yaratıldı. Guerlain'in imzasını taşıyan pudra cildi okşar gibi sararken büyülü bir örtü gibi muhteşem menekşe kokusu ile cildi kaplar ve çekici bir bronzluk verir.
İnce ve ipeksi yapısı ile Poudre OrImpériale cildi zarif bir şekilde hafif menekşe kokusu ile iridesan ve ışıltılı bir örtü gibi sarar.
Bu muhteşem görüntü ucunda değerli koyu mor pompalı lüks ambalajın içersindeki sihirli altının ince yapısı ve ayrıcalıklı özelliği ile koleksiyona damgasını vurdu - İmparatorluk arısı - Muhteşem makyajı ve kutusu sınırlı sayıda üretildi.
Yüz, saç, omuzlar ve dekolte bölgesinde ışıltılı bronz bir renk ile haleli muhteşem bir görüntü elde edebilirsiniz. Pompasından sıkarak arzu edildiği miktarda uygulanır.



şeklinde tarif edilmiş... Ben yakında bunu edineceğim mutlaka yorumlarımı paylaşırım. Şimdilik şanı ile idare ediyorum

20 Mayıs 2011 Cuma

Marc Jacobs Lola

Her markanın kendine has bir üslubu vardır. Bazıları seksi parfüm üretir, bazıları feminen bazıları her daim meyveli bazıları keyifli...
Marc jacobs deyince benim aklıma zarif parfümler geliyor. Marc Jacobs'un tüm parfümlerinde kadın zerafeti vardır. Naif, kırılgan ve gerçekten feminen... Bunu parfümlerinin şişesine bile işlemiştir. Elinize aldığınızda kırılgan bir kadın var zannedersiniz öyle ince bir ustalıkla işlemiştir şişelerini. Lola da öyle. Seksi feminen deniyor ama ben oldukça zarif ve sonsuz çiçeksi buldum. Hele zarif çiçekler keyifli meyvelerle birleştirilip bir de miskle koku baştan çıkarıcı hale dönüştürüldü mü bu karışım alıır beni götürür. Marc Jacobs Lola'da da bunu yapmış pembe çiçekler, greyfurt, armut meyveleri miskle birleştirilmiş sonsuz bir eğlence, keyif, misk, mutluluk ve cazibeye dönüşmüş. Yazın lola'yı muuutlaka deneyin

Calvin Klein Beauty

Calvin Klein konuştuuk konuştuk da 5 yıl aradan sonra çıkarttığı parfümünü  hiç konuşmadık. Bu aralar herkes bana bunu soruyor CK beauty biliyor musun???
merak ettim ve nihayet aldım. Henüz elime ulaşmadı ama epey iddialı bir sloganı var: Her yönü ile kendine güvenen kadının kokusu....
ışık saçan ve ilham veren sofistike bir koku, kadın ruhunu tende yakalayan  koku lilyuma yeni bir yorum getiriyor. Zamandan bağımsız yasemin, çiçeksi notaları yükseltiyor. Salt ambrette tohumları baharatlı sıcaklığı genişletiyor ve sedir ağacı kokuyu enerjik ve çekici kılıyor. Kokutendeki sofistike bir çiçek haline geliyor. Böyle tanımları seviyorsanız benim gibi 'ışık saçan kokulara' baştan müptela iseniz Beauty'i deneyin gelip anlatın

bakalım hepimiz aynı mı düşüneceğiz

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Chanel Coco Mademoiselle


Chanel parfümleri bir klasiktir. Koku kalitesi ve kalıcılığı konusunda daima ilk sıradadır. Marka farkı ile piyasada çoğu parfümden fiyatı yüksek olsa da kesinlikle verdiğiniz paraya sonuna kadar değen, adının hakkını veren kokular üretmiştir hep bana göre. Lakin yine de birçok kokusu ile benim yıldızım henüz barışmadı:) Chanel'de benim üç kokum vardır: Chance, Chance eau fraiche ve de Mademoiselle...
İki. üç yıl önce bir arkadaşım bana Mademoiselle yolladı. Aa çok hoş dedim kullandım bi kaç kez ama niyeyse sonra tenimdeki duruşunu çok sevmeyerek bir başka arkadaşıma hediye ettim. Geçen yıl edt si ile tanıştım onu daha çok sevdim. Aklımda hep edtsi bana göre diye kaldı taaa ki düne kadar:((
Ben dün bir arkadaşım için Coco Mademosielle satın aldım. Ona vermeden önce de bileğime bir fıs sıktım. İki kez duş aldım, her zaman benim bir numaram olan başka iki markanın parfümünü de kullandım bu arada ama dünden beri tüm bu sabote çalışmalarıma rağmen Matmazel matmazelliğine yakışır bir eda ile abartısız, ağırbaşlı, vakur bir eda ile hala bileğimde:((
Bunu bana niye yaptı bilmiyorum. Aklıma takılsın diye mi yoksa 'Sen bana vakti zamanında ağır demiş beğenmemiştin ama bak işte ben böyle bir iz bırakırım' demek için mi... Dedim valla sonuna kadar da diyorum:))


Parfüm için genelde 'Seksi, heyecan verici, genç' yorumları yapılmış ama bende 'vakur, ne istediğini bilen, karakterli, bağırmayan ama iz bırakan' bir duygu uyandırıyor hep. Ayrıca iyi hissettiren, mutluluk veren parfümler vardır ya işte o gruptan yine.

Öneriyor muyum kesinlikleeee
Ha bi de elinize geçerse kendize saklayın:))

parfum vial

Ben hani bir parfüm tutkunuyum ya gördüğüm her parfüme yeni çıkan her cezbedici şişeye atlarım. Görür görmez platonik aşkım başlar ona karşı mutlaka kullanmalı, tenimde denemeliyim.
Parfüm şişeleri ayrı bir sanat eseri ve mücevher o hediyeyi bir an önce almak isterim. Bazen denediğim kokuya aşık olur alırım. Sonra birkaç kez kullandıktan sonra ya da gün boyu kokusunu hissettikten sonra hayal kırıklığına dönüşür o muhteşem aşk. İçindeki bazı maddeler, çiçekler ya da baharat koku duyuma batan bir uyaran beni soğutuverir. Tüh derim keşke almasaydım.
Bu duyguyu siz de yaşıyor musunuz? Yani iki üç kullanımdan sonra 'yok bu benim parfümüm değil' diyor musunuz?
Şayet koku müptelası iseniz diyorsunuzdur mutlaka... Bizim gibi tutkunların bence panzehiri küçük parfüm numuneleri:))
Bunları alıp bir iki kez kullanıp parfüm hakkında son kararımızı verdirten harika bir fren mekanizması:)
Çünkü bir çoğumuz belki bir defa -parfümeride denemeyi kastetmiyorum- tenimizde denediğimiz parfüme 'yok ya benim tarzım değil' diyoruz.

Şimdi, uygun parfüm temin etmeyi öğrendim arayışım bu vialleri toplama yönünde beni izlemeye devam edin:))

27 Nisan 2011 Çarşamba

Hepimize sıra dayağı!!!

'Sıradayağı' nedir bilir misiniz bilmiyorum. Benim ilköğretim hayatım 80-90'lı yıllara tekabül ettiği için tüm kuşağımla beraber ne olduğunu iyi biliyorum. Sınıfı bir süre başıboş bırakan öğretmen, sınıf üzerindeki iktidarını kaybettiğini fark edince panikler herkesi yerine oturtur eline bir cetvel alır sırayla tüm öğrencilerin avuçlarına sarsılan iktidarı kuvvetinde vurur ve hakim benim edasıyla geri çekilir haksız galibiyetini izler. Olayın özü budur. Ben de sınıfımla beraber bu olaya muhatap olmuşumdur. Ama sınıfın genelde en çalışkan en cici öğrencisi olduğum için genelde sıra bana geldiğinde öğretmen 'sen hak etmiyorsun ama napalım kural böyle' anlamına gelen 'Ee kurunun yanında yaş  da yanar' atasözüne sığınarak haksız eylemini bana masum göstermeye çalışırdı. O yıllarda duyduğum bu sözü hiçbir zaman sevmedim. Çünkü benim kafamdaki adalet sistemi ile bu mantık örtüşmedi asla....
Sonra devir değişti tabi artık sıradayağı kalmadı. Ya da öyle sanarak yaşıyorduk. Ama son 3-4 ay içerisinde toplum olarak iki kez sıradayağı yedik. Önce birileri müracaat etti. Bir Blog izinsiz futbol karşılaşmalarını yayınlıyormuş diye  'tiz kapatın blogları' emri verildi. Kimdir, insanlar ne yazar, ne paylaşır doğru bir karar mıdır sorgulanmadı sınıfın yaramaz öğrencisi nedeni ile hepimiz bir sıradayağı yedik. Sonra imzalar toplandı, itirazlar yükseldi başkalarına anlatacak hiçbirşeyi olmayanlar, blog nedir bilmeyenler baktılar ki üstesinden gelemeyecekler 'e tamam açın blogları' oldu. Biz bi yediğimiz dayakla kaldık orası ayrı...
Şimdi ikinci bir dayak yiyoruz. Bu kez daha şiddetli yurtdışından alışveriş yasak artık. Neden  'e çünkü sanal ticaret büyüdü getirip satıyorlar'
Bu nasıl bir acziyettir ben çözemiyorum. Yönetim toplumun üstündedir, denetleyicidir müdahale edici değil. Elbette sistemde bir açık var ise getirip satacak tabi ki suiisitmial edenler olacak siz bunu düşünemiyor  musunuz? Bunu engelleyecek mekanizmalar çözümler geliştiremiyor musunuz? Olay bu kadar büyümeden, sanal rant bu kadar ayyuka çıkmadan herhangi bir önlem almayın sonra sınıfı başıboş bırakıp harala gürele dalıp sıra dayağı atan öğretmen gibi herkesi kırıp geçirin olacak iş mi...
 'Kozmetik külliyen yasak, diğer herşey yılda 5 kez' böyle saçma bir uygulama mı olur? Tamam sanal rant çok büyük ama bu raddeye gelene kadar çözüm öneriniz nerdeydi?   Bir denetleme mekanizması yok mu, takip sistemi yok mu insanlar binlerce ürünü gümrüksüz, faturasız aleni satarken yıllarca izleyip hiçbir çözüm üretmemek nasıl açıklanabilir? 5 yıldır büyürken sanal pazar tenefüste miydi yöneticiler neden görmediler?Bu nasıl bir yöneticilik anlayışıdır...
 Paketleriniz gümrüğe gelecek orada açılacak şayet kozmetik ise geri gidecek imzanızı alınıp kişisel eşya ise memur şayet ikna olursa ticaret yapmadığınıza elinize verecek paketinizi ve bu yılda 5'i geçmeyecek. Benim alışveriş mahremiyetime neden müdahale ediliyor? Neden 'bana özel' eşyalar 'görülmüştür'den sonra elime ulaşıyor? Hem bu sistemin doğru işleyeceğine nasıl güveniyorsunuz?
Gelen kozmetiği birilerinin 'oyuncak', 'Hobi malzemesi' v.s gibi kaydetmeyeceğini, bundan rant sağlayan bir grup olmayacağını yeni bir rüşvet kapısı açılmayacağına siz inanıyor musunuz?
Ben inanmıyorum. Bunu bu şekilde yapanlar pazar payından zaten vazgeçmeyecek ve bir şekilde bunun bir kılıfı olacak. Bu da önüne geçilemez hale gelince ne olacak acaba. Sadece yurt dışına çıkanlar pasaportuna işletme sureti ile yurda ayakkabı, çanta kozmetik, elbise sokabilir mi denecek?

Bazen 'yaptım oldu' mantığı ile yönetildiğimizi düşünüyorum. Devamı yok, sonrası yok. 'Bi deneyelim tutarsa devam ederiz tutmazsa çözüm üretiriz'. Yasaklamak en kolay yönetim şeklidir. Çünkü çözüm üretmiyor susturuyor, bastırıyor, sindiriyorsunuz. Biz de yediğimiz dayağın acısı ile hayretle izliyoruz önümüzde daha ne var diye

15 Nisan 2011 Cuma

TOUS VE QUİZAS

Ben alışılmış parfümler dışında yeni parfümlere ya da arkasında çok büyük bir marka desteği olmayan parfümlere şans vermeyi seviyorum. Bu şekilde özel parfümler keşfedebiliyorsunuz. Mesela Tous gold öyledir benim için. Oldukça kalıcı, ışıltılı parlak, keyifli, enerjik, çiçeksi... Benim için tam 'kadın kokusu'dur. O yoğunluğu tüm gün üzerinizde hissediyorsunuz ve verdiği enerjiyi. Tous bir mücevher firması gerçekten mücevher parlaklığında parfüm üretmiş. Üst notalarında siyah frenk üzümü yaprakları, gül ağacı, portakal çiçeği, orta notalarında sarı şakayık, gül, gardenya ve portakal tomurcuğu, alt notalarında ise beyaz misk, fas sediri ve iris varmış. Benim kadın kokusu grubumda gül, misk, iris, yasemin, menekşe mutlaka olur. Bu parfümde de onu hissediyorsunuz fazlası ile.
Çiçeksi ve ferah kokuları sevenler bu kokuyu mutlaka denesinler bir şans versinler:))




Pekiii
Quizas Quizas Quizas size birşey ifade ediyor mu? Çok tanıdık değil peki ya perhaps perhaps perhaps ya da benden senden bizden:))

İşte meşhuur Küba şarkısının her dilde çevirisi:) Bu üçlemeye neler yazıldı şimdiye kadar neler hatta yazılmakla kalmadı üretildi tabi ki parfüm:))
Kübalı bir şarkıcının eşine yazdığı bu şarkıdan ilham alınarak üretilen bir parfüm loewe imzasıyla Quizas. Kadın ve erkeğin asırlardır süregelen dansını anlatan notalar ile dizayn edildiği söylenir. 
Hakkında uzuun uzuun yazılara konu olan ender parfümlerden biri ama ben hiç denememiştim. Nihayet geçtiğimiz haftasonu tanıştım:)  O kadar güzel, ferah ve çiçeksi bir koku ki alıııp sizi götürüyor ilhamına konu olan dansın içine.
İçinde ne mi var
Üst nota:siyah frenküzümü, limon ağacı
Orta nota: yasemin, bulgar gülü
Alt nota: paçuli, vanilya
Baştan çıkarmanın parfümü Quizas parfümünün üst notaları: italyadan gelen  çekici lezzeti ve akdeniz limon ağacının coşkusu ve fransa'dan gelen baştan çıkarıcı ve karşı konulmaz  frenküzümü ile başlıyor. Orta notalarda ise; heyzanlandırıcı etkisi olan hindistan'dan gelen yasemin ve duyuları harekete geçiren bulgar gülüdür.  Son olarak iç notalarda ise;endonezya'dan gelen paçulinin sıcaklığı ve madagaskar'dan gelen çekici vanilyanın kokusu, amber ve miskin kışkırtıcı akortları, lavanta balı ve sandal
ağacı beraber eriyerek birbirlerine karışıyorlar..


Şeklinde tarif edilmiş bu güzel tarife ben birşey eklemeyeceğim sadece mutlaka deneyin diyeceğim:)  

12 Nisan 2011 Salı

Merhabaaa:))

Uzuuun uzun bir yasaktan sonra niyahet bloğuma ulaşabildim çok mutluyum:)) O kadar yazacak şey birikti ki kafamda sıraya koyamıyorum. Yeni çıkanlar mı , yaz parfümleri mi, sezon makyajları mı bi yerden başlayalım ilk fırsatta başlıyorum:))

25 Şubat 2011 Cuma

Parfüm seçen insanlar kaça ayrılır?


Aa böyle bir ayrım mı olur demeyin neden olmasın insanlar her şeyde üçe beşe ayrılırken parfüm kullanırken niye ayrılmasın ki.

Ben kaça ayırıyorum sayayım dedimJ Bu arada tarzı bu ayrımın dışında tutuyorum. Tarzı başka bir yazının konusu yapmak istiyorum. Yani kim ne kullanır, kullanmalı kime ne yakışır bu konun tamamen dışında tutularak sadece seçime göre yaptığım sınıflandırma benim şöyle;

1 Beginner parfüm kullanıcıları: Bu gruptakiler ilk çıkan kokuları keşfetmişler ötesine gitmemişlerdir. Ondan sonra koku yolculuğunda neler oldu, neler değişti kullandığı parfüm hala ona hitap eder mi çok da umurunda olmayan parfüm kullanıcılarıdır bunlar. ’15 yıldır Davidoff kullanırım.  ‘10 yıldır burberry classic kullanırım’ Orda kalmıştır 15 yıldır. ‘Güzel koku mu güzel koku’ o kadarı yeter. Uzun uzun araştırmanın ‘bir de buna kafa yormanın’ anlamı yoktur onlara göre. Bu gruba ben de fazla kafa yormayacağım:)  

2) Trendci parfüm kullanıcıları: Bunlar her yeni çıkana platonik aşıktırlarJ ilk fırsatta denemek isterler. Ben de bu gruptan olduğum için bir torpil yapıp bu grubu da kendi içinde ikiye ayıracağımJ

a) Gerçek koku müptelaları
b) Maymun iştahlılar.

A grubunun koku duyusu fazla gelişmiştir. Güzel koku en büyük mutluluktur. Bunlar üç boyutlu koku alırlar. Kokunun ötesini, arkasındaki büyülü bahçeyi, okyanusu, ülkeyi, renkleri, ışıltıyı görebildikleri için her yeni çıkanı denemek isterler. Kendilerini o mükemmel karışımın içinde kaybetmek, parfüm keşfinde yeniden yolculuk yapmak ve bu deneyimi defalarca konuşmak anlatmak için takip ederler.

B grubu ayakta atıştıran insanlar gibidir. Onu da denedim bunu da denedim onu da yedim bunu da yedim grubudur. A’dan ayıran fark şudur; yorum yapamazlar o parfümle ilgili, üçüncü boyutu göremezler  ve en önemlisi unuturlar. Tek gecelik aşktır o parfüme duydukları.

3)   Marka bağımlısı parfüm kullanıcıları: Bunların öyküleri hazindir. Aslında ne kullandıkları parfüm onları ne de onlar kullandıkları parfümü bir türlü sevememiştir. Ama markadır işte. ‘Ben ne olursa olsun Chanel kullanırım’ grubudur bunlar mesela. Chanel ayakkabı boyası üretse alıp kullanacak kadar kendini markaya emanet etmiştir.  
Bu insanlarla karşılaştığınızda o zoraki anlaşmayı elbise, ayakkabı söylemez belki ama parfüm söyler işte. Eğreti, yapay ve ağır bir koku gelir ki burnunuza. Parfümün ağladığını duyarsınız.  Beğendiğiniz bir koku olsa bile o an duymak istemezsiniz. Ama bitmeyen bir inatla yıllarca bu böyle devam eder. Aslında ağır parfüm yoktur işte bu inat vardır. Bizim burnumuza gelen de bu gizli kavganın kokusudur ve orda durmak o ağır kavga havasını solumak istemeyiz. Biraz daha solusak başımız ağırır ve sorumlusu inatla o parfümü kullanan değil zavallı parfüm olur. ‘Bizim bir öğretmenimiz vardı poison kullanıyordu ay o ne berbat bir kokuydu’ oluverir bir anda. Belki de o parfüm bizim de aşkla bağlanacağımız hatta bizimle bütünleşecek bir parfüm iiken sırf bu yüzden sürgün edilmiş asla kendi tenimizde denenmemiştir bile. 

Bu kadar mı ayrılır aslında daha çok da ayrılır mesela Klasik parfüm kullanıcıları ama o içinde stil barındırır. Yine başa dönüyoruz Tarz başka bir şey o bir sonraki yazının konusu

24 Şubat 2011 Perşembe

ESTE LAUDER SENSUOUS



Este Lauder kremde, parfümde, rujda  hele hele fondotende çok beğeniyor olsam da parfümleri hiç bana hitap etmedi. Hafif,  genelde çiçeksi ama parlak notalardan oluşan parfümleri çok beğeniliyor. Pleasures, dream serisi özellikle. Ama Estee’den beklediğim parfüm daha iyisiydi hep. Nihayet o da geldiJ
Este Lauder Sensious. Uzun zamandan sonra en çok beğendiğim parfüm oluverdi bir anda. Evet yine çiçek var ama bu defa kendine has bir gizem de var ve yeni bir keşif de var. Son dönemde çıkan parfümlerde en çok söylediğimiz ‘Güzel ama biraz şu kokuyu andırıyor’ yok işte bu defa. Zaten kendileri de bu tarifi yapmış ‘Kendine güvenen kadınlar için öne çıkarıcı, sıcak, gizemli…” Bu parfümde ‘kadın kokusu’nu ortaya çıkaran ‘yasemin, zambak, manolya’ olmuş. Sıcaklığını meyve vermiş portakal, mandalina ama parfümde bağırarak ortaya çıkmıyor sadece hafif ve sizi çeken bir geçiş hissediyorsunuz o kadar. Gizemi  baharatlar vermiş her zamanki gibi karabiber ve biraz odunsuluğu ise sandal ağacı. E bi de kokuyu parlatan amber girmiş içine. Tek tek ayrıştırmadan koklayınca, lüks, farklı, ağır değil özel, sizinle bütünleşen ve oldukça kalıcı. Bu defa olmuş bence.  

23 Şubat 2011 Çarşamba

Le Parfume Magnifique

-Canım arkadaşım nasılsın. Ya az önce otobüsteydim biri bindi senin gibi kokuyor aklıma sen geldin. Hemen arayayım  dedim nasıl özlemişim seni nasılsın?

-         Hayatım bu koku nasıl
-         Bakayım aaa bu bizim şirketteki Hamiyet Hanım’ın kokusu aa adı neymiş  hıı o muymuş vay be yıllardır böyle odaya girdin mi oda Hamiyet kokuyor demek ki bu kokuymuş ha!
-         Tamam vazgeçtim almıyorum


-         Aa o kokuyu biliyorum. Sevmiyorum yani eskiden severdim eski erkek arkadaşımın/nişanlımın kokusu o yüzden mümkünse o kokuyu artık duymayayım.

Oysa alışmışızdır çoktan onu hayatımızdan çıkarmış bir şekilde yaşamaya. Anılarla barışık, resimlerle barışık yaşıyoruzdur. Ama kokuyla bir türlü barışamazsınız. Çünkü koku onunla bütünleşir alır sizi ‘ona’ götürüverir.
Koku kimliktir. İlk duyduğunuz yere gidiverirsiniz. O kokuyu nerede duyarsanız duyun kalabalıkta bir telaşe içinde bile yürürken duysanız bir anda zaman durur o ana gidersiniz. Arkadaşınızın kokusudur, annenizin kokusudur, eşinizin kokusudur. Koskoca parfüm üreticileri sanki sadece ona özel üretmiştir öyle giymiştir üzerine.

Koku insanın 6. duyusuna hitap eder. Bundandır parfüm geçen cümlede bile parfüm kokusunun burnumuza gelivermesi. Sadece burnumuzla değil beynimizle koklarız çünkü. Bunun için içinde şefkat, özlem, sevgi, şehvet barındırır. Kimi zaman parfüm serüveni olur esanslar, nadide çiçekler, üç yılda beş yılda bir açan çiçeklerin özleri, vanilyalar karameller, baharatlar, miskler...En farklı, en bulunmayan öz nedir yolculuğu başlar. O özü her defasında aynı tazelik ve notalarla üretme çabası. Hiç kolay değildir bunu yapmak. En nadide çay çiçeğini toplayıp çay yapmak, en güzel tütünü kurutup sigara yapmak gibi değildir. Parfümdür bu. Notalarındaki en ufak bir değişikliği hemen beyin algılar. Mevsim değişikliği, küresel ısınma ile yetişmeyen ya da formu değişen bazı çiçeklerin girdiği birçok parfüm bugün üretilmemektedir. Çünkü artık ilk koku yoktur üretici firma hafızalara yerleşen koku konusunda risk almak istemez. Çabalarsa acımasız bir eleştirinin hedefi olacaktır bilir. Koku hafızası ile oynamak anılarla oynamak, kişinin özeline müdahaledir farkındadır. Usulca o parfümü piyasadan çeker.

Parfüm yolculuğunda hep ‘en mükemmel öz’ aslında peşinden sürükleyen bir şehvet çabasıdır. Bir parfümcü kadınları öldürerek vücut özlerinden alır. Bu şekilde mükemmel özü bulup benzersiz bir parfüm üretmek için. Mitolojik tanrı pan yarı keçi olan hayvansı kokusunu kapatmak için parfüme sığınır. Hiç kolay değildir bu kokuyu kapatmak. ‘Nasıl bir parfüm olmalı ki Pan’ın tanrısal kokusunu bile alt etsin’ serüveni başlar. Oluşturulan Kudra’nın parfümü tüm parfüm sektörünü alt üst edecek kadar sıra dışı ve etkilidir ve tüm parfüm devleri bu sırrın peşine düşer.  

Aslında bunlar beynin ‘artık ne olur’ çabası ile oluşmuş en fantastik hikayeler. Parfüm ötesi fikirler. Bugün kocaman bir sektör durmaksızın çalışıyor. Tüm dünyaya ‘alın kullanın’ kokuları üretiyor. Bazıları da ‘alın bunu giyinin’ kokuları...

Alın giyinin. Elbisenize değil havanıza sinsin. Sizin için üretilmiş olsun. Rüzgar o kokuyu getirirse getirsin tüm hafızalar size çıksın.
Ben o yüzden ‘Belli bir koku tarzım yok. Elime ne gelirse kullanırım’ diyenleri anlamıyorum. Ne kadar güzel giyinirseniz giyinin, en iddialı ayakkabılar, çantalar, aksesuarlar kullanın üzerinize giyindiğiniz bir kokunuz yoksa akıllarda siz değil ayakkabınız çantanız aksesuarınız kalır. Siz o giysileri taşıyan bir silüet olursunuz sadece.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Merhaba:)

Ben bir kozmetik tutkunuyum. Yapım bu galiba ya tutkuyla seviyorum birşeyi ya da hiç dönüp bakmıyorum... Onun için hiçbir zaman ortalama heyecanlarım olmadı galiba:)) Kozmetikle de öyle bir bağım var benim. Ya da daha da özelleştirirsek parfümle. Benim parfümle dansım çocukluktan başladı ve benimle büyüdü büyüdü. Şimdi bakıyorum da benim neredeyse her parfümle ilgili bir fikrim var. E madem fikrim var fikri olanlarla tartışalım, konuşalım paylaşalım istedim:)
Benimle paylaşmak isteyen herkesi burada görmek istiyorum

Sevgiyle:))